İSMAİL YAŞIYOR ya da Bayram Tebriği

 



Ne güzeldi bir metro istasyonunda yıllar sonra yeniden soluksuz kalabilmek. Herkese yabancı bir kaltak şehrin en kalabalık caddesinde olabildiğince çarparak insanlara, bir yukarı bir aşağı gidip gelmek.. Bir saat de olsa ne güzeldi “görmek kendini” ve öfkelenmek ve kalabalığa ateş açma emri verir gibi hırsla açmak avucunu ve zincirlerinden boşanan beş bin Davut’u salmak kalabalığın üzerine. Bacaklarının arasında kol gezen ölümü hissetmeyen bütün o insanlara tek bir kişiye bakar gibi bakabilmek. Oh, ne güzeldi hepsini teker teker öldürebilmek!

İncire ve zeytine yemin olsun ki gördüm basamak basamak kabaran asfaltı. Soluğum kesilmişti ve atacak adımım kalmamıştı en yakın banka çökmüştüm… Öfke öylesine büyümüştü ki içimde, sığmıyordu yüreğime. Kafesinin içinde öyle kabardıkça gönlüm, asfalt da aynı anda böyle kabarıp kabarıp iniyordu. Bıraksam patlayacaktım ve siz beni bomba sanacaktınız. Siz beni bomba sanmayın diye saldım ben de cümle Davut’u üzerinize. Hepiniz öldünüz ama yine de yürümeye devam edebildiniz. Yaşamak için sizi öldürdüm.

Ve şimdi içimden kıs kıs gülerek hatırlıyorum:


“…Uzakta, çok uzak bir yerlerde, şu an burada olandan çok farklı bir şeyler oluyor. Duvardaki, kül tablasındaki, asfalttaki ve aynadaki kabarıklığı tanıdığıma yemin ederim! “Sen”e olan bütün bu yabanıllığıma rağmen, “ben”le hemşeriyim.

Kahverengi bir böcek hızlı hızlı yürüyor duvarda ve kedi uyuyor.

Bugün bayram, kutlu olsun İstanbul. Kutlu olsun İsmail!” (24 Şubat 2002)

* * *

Koyunlara ağlayan bedbaht insanlar, neden sevinmiyorsunuz: İsmail yaşıyor!

Ben de yaşıyorum!

16 November

 

+ There are no comments

Add yours