BİLDİRİ METNİ
Bizler aşağıda isimleri yer alan İslami duyarlılığa sahip kuruluşlar olarak İslami şahitliğimiz ve sorumluluğumuz gereği yaptığımız çalıştayın sonucunda şu hususları kamuoyuyla paylaşıyoruz.
Derin güçlerce tezgahlanan ve on masum vatandaşımızın yaşamını yitirmesine neden olan menfur saldırıyı ve 9 PKK`linin yaşamını yitirmesine yol açan barış sürecini sabote edici kanlı eylemleri ve bölgedeki imamların katledilmesini kınıyoruz.
Kürt sorununun çözümü ve ateşkesin sürmesi için atılması gereken adımlar:
1. Kemalist resmi ideolojik dayatmaların neticesi olarak bugüne kadar binlerce insanın ölümüne ve büyük acıların yaşanmasına yol açan Kürt sorununun kaynağı doğru tespit edilmeli ve inkârcı-asimilasyoncu söylem ve politikalarla kapsamlı biçimde yüzleşilmeli ve militarist vesayet reddedilmelidir.
2. PKK ateşkes sürecini devam ettirmeli ve uzlaşma yolunu açmalıdır.
3. Devlet, sınır ötesi ve sınır içi tüm operasyonları durdurmalıdır.
4. Çeşitli operasyonlarla gözaltına alınan seçilmişler ve Kürt siyasetçileri ilk duruşmada tutuksuz olarak yargılanmak üzere serbest bırakılmalıdır.
5. Toplumsal barışın adımlarından biri olarak siyasi genel affın ilan edilmesine yönelik yasal düzenlemelere süratle başlanmalıdır.
6. PKK sorununun çözümünü kolaylaştırıcı bir adım olarak örgüt, BDP üzerindeki vesayetini sona erdirmeli, BDP`nin çözümde sivil inisiyatif almasının önünü açmalıdır. Ayrıca Öcalan`ın cezaevi koşulları taraflarca istismar edilmemelidir
7. PKK kendisi dışındaki tüm kesimleri yok sayıcı ve baskı uygulayıcı tutumundan vazgeçmelidir.
8. Kürtçe, anadilde eğitim de dâhil olmak üzere, her alanda serbest bırakılmalıdır.
9. İlköğretim okullarında her sabah çocuklarımıza okutulan “andımız” ve liselerde okutulan Milli Güvenlik dersleri kaldırılmalı ve eğitim müfredatı resmi ideolojiden arındırılmalıdır.
10. Kürtçe medya ve neşriyatta zorlaştırıcı bürokratik işlemler ile kısıtlayıcı mevzuat kaldırılmalıdır.
11. Bölgede bir fitne unsuruna dönüşen koruculuk sistemi kaldırılmalı ve ilerde karşılaşılması muhtemel düşmanlıkların oluşmaması için sosyal ve ekonomik rehabilitasyon çalışmaları yapılmalıdır.
12. Bölgede bir çeşit fiili OHAL anlamına gelen askeri yasak bölge uygulaması sonlandırılmalıdır.
13. Bölgede kayıp, fail-i meçhul ve köy yakma dosyalarının üzerinde ciddiyetle durulmalı, sorumlular cezalandırılmalı, devlet mağdurlardan özür dilemelidir.
14. Batıda meydana gelen linç olayları engellenmeli, suçluları cesaretlendirici politikalardan vazgeçilmelidir.
15. Güvenlik gerekçesiyle orman yakmalarının önüne geçilmelidir.
16. Devlet diline hâkim olan ırkçı, dışlayıcı ve inkârcı söylem başta anayasa olmak üzere tüm mevzuattan, literatürden ve müfredattan çıkarılmalıdır.
17. Kürt kimliği de dâhil tüm fıtri kimlikler ve haklar anayasal güvence altına alınmalıdır. Veya etnik vurgulu anayasal vatandaşlık tanımından vazgeçilmelidir.
18. Tanzimat`la başlayan merkeziyetçi devlet anlayışının, farklılıkları ve sosyal-kültürel zenginlikleri dışlayan, bürokratik tahakkümü besleyen yapısı tartışmaya açılmalı ve adem-i merkeziyetçi bir yönetim anlayışı geliştirilmelidir.
19. Toplumda bozulmaya yüz tutan ahlaki yapının düzeltilmesi ve kardeşliğin yeniden tesisi için eskiden olduğu gibi başat rol oynayabilecek din eğitiminin önü açılmalıdır. Devlet dinden elini çekmelidir.
KARDEŞLİK İÇİN ADALET PLATFORMU (KİAP)
* * *
Maddelerin birçoğu, militarist vesayetin reddi, anadilde eğitim hakkı, siyasi genel af ve benzeri gibi, aslında sadece Kürt meselesiyle değil, genel anlamda demokratikleşmeyle ilgili algılanmalı bence. Şunun şurasında 70 küsür milyon kişiyiz, kendimizi kandırmadan itiraf edelim: savaş mı istiyoruz barış mı?
Normal şartlarda birlikte misket oynayarak büyümesi, aynı okullara gitmesi gereken, birlikte halı saha maçı yapması gereken çocuklar-gençler 30 yıldır birbirini öldürüyor. Ve bu çocukların komşu olması gereken anneleri de oğullarına şehit diyerek gururlanıyor. Kimse kimseyi gaza getirmesin, hepimiz biliyoruz ki oğlu-kızı gerçekten şehit de olsa bütün anneler evlatlarının ölümüne kahrolurlar. Ben de onlarla birlikte ölen her çocuk için kahroluyorum!
Oysa sorun da çözüm yolu da gayet net ve açık. Yukarıdaki maddeler hemen hemen bütün sorunlara hâl çaresi buluyor. Elbette ki fazlası da vardır. Mesela, Kürtlerin kendilerine ait bir dili, kültürü ve tarihi olan kadim bir halk olduğu ve bir devlet kurma haklarının saklı bulunduğu kabul edilmelidir. Bu kabule rağmen bir Kürdistan devleti kurulmasına da şiddetle karşı çıkılmalıdır. (Bunu açıklamaya çalışacağım..) Karşı çıkışın Türk Devleti eliyle ve sırf iktidarına halel geleceği korkusuyla yapılması hem abes ve hem de yöntemleri de hesaba katılınca faşistçe olacaktır. Karşı çıkışın bizzat Kürt ve Türk halklarından gelmesi gerekir. Buna da sadece iki gerekçe sunulabilir: Ortak tarih ve aynı aileden olmak-kardeşlik.
İşin aslı bu birlikteliğin, kardeşliğin asıl ve en eski ortak mecrası İslam’dı. Fakat Kemalist bağlamda (ya da hangi bağlamdaysa artık) modernleşme süreci Türkler gibi Kürtleri de agnostik (tanrıtanımaz-umursamaz) bir ruh haline, nevhi şahsına münhasır bir ateizme doğru sürüklediğinden bir İslam birliğinden, Müslüman kardeşlikten söz etmek artık çok güç.
(Bana sorarsanız 100 yıldır kendini bilmez bir şekilde yayılan milliyetçilik buhranı da işte o agnostik ruh halinin doğal bir sonucudur. Toplumsal bilincin parçalanıp bütün sorumluluğun bireye yüklenmesi insanları ya eğlence adında bir kültür(süzlük) üretmeye ya da “ben” deme çılgınlığına yöneltti. Eğlence kültürü yine kendi ürettiği bir çok soyut (varla yok arası anlamında) sanatsal akımı da yanına alarak yükseldikçe yükseliyorken, “ben” deme çılgınlığı toplumsal “ben”lere de sıçradı ve şimdi Kürtler haklı özgürlük davalarında bile içine düştükleri milliyetçilik hastalığının veba gibi yayıldığını göremiyorlar.)
Yeniden bir İslam devleti (ya da ümmeti) oluşturulamayacaksa (ki durum budur bana göre) Kürtler’e doğal bir hakları olan ayrı devlet kurmalarına neden gerek olmadığı anlatılmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en büyük hatası bu gerekliliğin farkında olmamasıdır. (Bu da TC’nin ve Türk halkının kendi vebasından ileri geliyor elbet.) Zira Kürt halkının böyle bir hakkı olduğu halen kabul edilmiyor.
Mesela Bulgarlar ya da Araplar’dan, Sırplar ve Hırvatlar’dan daha aşağı bir halk mıdır Kürt halkı? Kürt illeri için, oralar bizim toprağımız diyen Türk devleti neden Bulgasitan’a savaş açmıyor, oralar kimin toprağıdır? Ya da Türk devleti Cezayir’in Fransız toprağı olduğunu mu savunuyor, Cezayirlilerin kendilerini yönetecekleri bir devlet kurma hakları yok mudur? Ya da şu “kendine özgülük” saçmalığına mı sığınılmaktadır?! “Ama o farklı…” savunması mı yapılacaktır? Hayır efendim, eğer bir İslam birliği ya da herhangi bir “ortak ev”iniz yoksa bir savunmanız da yoktur, isteyen istediği evi/devleti kurar. Çünkü her birey gibi her milletin de kendini güvende hissetme hakkı varoluşsaldır, tartışılmaz.
İsteyenin istediği devleti kurmasına gelirsek (yani hazır gelmişken), her bireyin bağımsızlık talebine kadar varacaktır bunun sonucu. Elbette ki ayrı ayrı devletler, ayrı ayrı bireyler ve bolca yalnızlık-bolca yalnız barındıran bir dünya hayal etmek, en azından bana göre, bir ütopya olarak bile saçma. Ancak, eğer bir arada olmanın, bir aile, iki kardeş olmanın bir yolunu bulamıyorsak, birlikte yaşayacak ortak bir ev yapamıyorsak, en azından onurlu bir şekilde komşu olmayı başarmak gerekmez mi?
(Bu durumda aile olmanın bir yolu var mıdır? Açıkçası, az önce de söylemeye çalıştığım gibi, ben İslam’dan başka bir kardeşlik projesi üretemedim. Bu projede de Müslüman olmayan halkların da eklemlenebileceği, kendi varoluşunu ve iman dairesini kurup koruyabileceği siyasi, ekonomik ve sosyal gerekliliklerin yerine getirilmesi muhakkak. Öte yanda, ulusalcılığın sonuçlarını yaşıyoruz zaten, “herkes Türk olsun” savı (emri) de kabul edersiniz ki insana dair bir söylem üretemeyecektir, tarih boyunca da üretememmiştir. Modern-leş-me süreci sonunda toplumun büyük kısmının ulaştığı agnostik seviyeyi hesaba katınca, özellikle şer’i anlamda bir İslam devleti bina edilemeyeceği artık en radikal İslami grupların bile kabul etmeye başladığı bir hakikat iken geriye bir tek sonuç kalıyor: işte şu bildirideki maddeler.)
Onurlu bir komşuluk için demokratik ve laik bir anayasanın koruması altında eşit haklara sahip iki (ve daha fazla) komşu gibi, en fazla iki ev arkadaşı gibi yaşamaya başlamak… En basit anlamda çözüm budur. Bu sürece de yaşama ve kendini özgürce ifade edebilme hakkının teslim edilmesiyle başlanabilir. Sadece Kürtler için değil, Ermeniler, Aleviler, eşcinseller, Müslümanlar ve herkes için… Kimbilir, belki gelecek zamanda birbirimizi sevmenin bir yolunu yeniden bulabiliriz. Ama öncelikle sükunetin sağlanması şart. Kapitalizm gibi çok daha büyük dertleri varken ülkemin ve dünyanın, hâlâ milliyetçilikle boğuşmak ve yaşama hakkını talep etmek, bununla ilgili roman yazmak tam anlamıyla hayal kırıklığı benim için. Oysa ben sadece aşk romanı yazmak istiyordum.
+ There are no comments
Add yours