Menkul ve makul bir mekan/yurt tasarımı olarak EV, varlığı sürekli kılan, buna imkan sağlayan bir ihtimaldir.
İhtimaldir, çünkü ev varlığı yüklenir, hamallığını yapar. Yani menkul (sabit, bağımlı olmayan) bir mekandır. Tam da bu yüzden bir imkandır. Köklerinizin nerede olduğundan ya da nerede olması gerektiğinden bağımsız olarak bir ev tasarlayabilirsiniz. Anne-baba ocağı, sevgilinin gönlü ya da dost böyledir. Bunların her biri bir ihtimaldir çünkü sizi, sizinle birlikte içinizdeki o büyük boşluğu taşırlar, taşımaya her zaman gönüllüdürler.
Belirli bir yere/toprağa bağlı olan vatan duygusundan (ki aslında bir yüktür bu) sıyrılıp, sürekli ve daha insanî bir ev tasarımını ancak bu şekilde mümkün kılarsınız.
Süreklidir, çünkü ev aynı anda hem soyut/psikolojik hem de somut/fizyolojik-bedensel bir hakikattir. Eve dokunabilir, onu sevebilir, içine girip sığınabilirsiniz. Aynı zamanda evi hayal edebilir, uzaktayken bile sıcaklığıyla ısınabilirsiniz. İçinde, dışında ya da uzağındayken bile ev sizi bu sıcaklığıyla hep var kılar.
Bu yüzden aslında gurbet diye bir şey yoktur. Çünkü insan olan her yerde bir ev ihtimali vardır. Başka bir deyişle: Bir insanın ölümü “muhtemel ev”in yıkılmasıdır.