kaariye…

Kişisel yazı serüvenimin kabaca “teklikten çokluğa geçme çabası” olarak tarif edebileceğim ilk nefesi olan “Hedefteki, ayrıl!” adlı öykü Ocak ayı başında yayımlandı. Okumak isteyenler Natama 5’te bulabilirler.

“…Evin kapısını açıp içeri girdiğimde yere, eşiğin hemen yanına düşen uzun beyaz bir zarf buldum. Üzerinde adım yazıyordu; adım derken, artık unutmaya başladığım şu müstear ismi kastediyorum. İçinden birkaç sayfalık bir mektup çıktı. Muhtemelen siyah pilot kalemle yazılmış. “Sizi tanıyorum,” cümlesiyle başlıyor. Tabii epeyce bir korktum bu cümleyi görünce. Beni tanıdığını iddia eden birisi evimin kapısına kadar gelip bana bir mektup bırakmış! …” (Hedefteki, Ayrıl / Natama 5)

İçimize çektiğimiz anda ciğerimizi yakan bu soluğu inatla çekmeye devam ederek yazdığımız roman “Madunköy’ün Efendisi”nin de birinci kitabı çok şükür bitti. Aldığımız eleştirilerin ışığında düzeltmeleri de yapıldıktan sonra bir ihtimal yayım aşamasına geçilebilir. Önümüzdeki aylarda ise romanın ikinci kitabını da bitirmek niyetindeyiz. Ruhen ve bedenen ayakta kalabilirsek tabii…

“Hiçbir şeyi net göremiyorum… Kirpiklerim, birden bastıran sonbaharı boyunlarını yana doğru bükerek karşılayan bitkilere özenircesine kırılıp yanaklarıma düşmüşler. Yerde, caddenin ortasında boylu boyunca uzanıyor bakışlarım. Yerde, caddenin kenarındaki kaldırımda boylu boyunca uzanıyorum. Cadde henüz dinmiş yağmurun şaşkınlığını üstünden atamamış. Kaldırım taşlarının kenarlarında aşağıya doğru akan küçük bir ırmak oluşmuş. Yanağımda hissediyorum ıslaklığı ve asfaltın buz-beton soğuğunu. Çelimsiz, korkak, zavallı bakışlarım yere düşmüş…” (Madunköy’ün Efendisi – 1. Kitap)