KÖRSEK YOLCULUK

Kaçmak, kaçamamak, kovalamak, kovalanmak, düşmek, susmak, zaman içinde bir yerde olmak, olamamak, parçalanmak, parça parça olmak, öyle kalmak, durmak ve duramamak ve durmak istemek üzerine anlatılmış on öykünün toplandığı Körsek Yolculuk, okuru karanlık bir yazın atmosferinde kendi körsek yolculuğuna davet ediyor. Mehmet Batur bu üçüncü kitabıyla hem kendi yazın ve kurgu dünyasındaki arayışlarını sürdürüyor, hem de entellektüel yolculuklara kendi penceresinden eleştiriler getiriyor.

Körsek Yolculuk matbu olarak basılmamış, sadece internet üzerinden yayımlanarak okuyucusunu aramaya koyulmuştur.

 

Körsek Yolculuk

Estimated read time 2 min read

Öykü / E-kitap / Ekim 2011

Elindeki maskeyle birlikte Seyfettin Tepebaşı, Şevket Bey’e yaklaştı. Maskeyi, ancak cerrahlarda veya ressamlarda olabilen bir dikkatle, ellerinin bütün hüneriyle çıplak yüzün üzerine bıraktı. Bir yılanın kıvraklığıyla parmaklar, büyük bir hızla yüzün üzerinde geziniyor ve bütün boşlukları kapatıyordu. Kulakların başladığı yere kadar germeye devam etti Seyfettin Tepebaşı maskeyi. Yüzündeki gülümseme ruhsuz bir tebessüme dönüşmüştü ve gözlerindeki ışık bile ciddiyeti karşısında geri çekilmişti.
“Sevgili beyefendi, beni duyuyorsanız, sağ elinizin işaret parmağını oynatın.”
Parmak hafifçe oynamıştı.
“Güzel. Şimdi sadece burnunuzdan nefes almaya çalışın. Ben söyleyene kadar ağzınızı ve gözlerinizi açmaya çalışmayın sakın.”
“…”
“Evet, şimdi yavaşça ağzınızı açmaya çalışın. Dudaklarınızda biraz yanma olabilir.”
“…”
“Güzel, kusursuz! Şimdi, sevgili beyefendiciğim, lütfen çok yavaş olarak gözlerinizi açın.”
Az önce, kapatırken nasıl bir karanlık bıraktıysa geride, aynı karanlığa yeniden açılmıştı Şevket Bey’in gözleri. Ve karşısında yine Seyfettin Tepebaşı’nın aynı huzurlu gülümseyişini görmüş ve sevinmişti.
“Merhaba!.. Sevgili beyefendiciğim, şimdi sonuna geldik. Sizden ricam, bana yavaşça cevap veriniz: Siz kimsiniz?”
“Yedi… iki… bir… sekiz… numaralı maskeli insanım.”
(“Maskeci” adlı öyküden)