Mâdunköy

Estimated read time 2 min read

Roman / İletişim Y. / Ağutos 2015

“Hiçbir şeyi net göremiyorum…

Kirpiklerim, birden bastıran sonbaharı boyunlarını bükerek karşılayan bitkilere özenircesine kırılıp yanaklarıma düşmüşler. Yerde, caddenin ortasında boylu boyunca uzanıyor bakışlarım. Yerde, kaldırımın üzerinde boylu boyunca uzanıyorum. Cadde henüz dinmiş yağmurun şaşkınlığını üstünden atamamış. Kaldırım taşlarının kenarlarında aşağıya doğru akan küçük bir ırmak oluşmuş. Yanağımda hissediyorum ıslaklığı ve asfaltın buz-beton soğuğunu. Çelimsiz, korkak, zavallı bakışlarım yere düşmüş…
Kapkara bir kedi kaldırımdan üzerime doğru atladı. Bir kedi olduğunu göstermek istermiş gibi gerilerek bana baktı. Tıslıyordu sanki… Bilemiyorum… Bana bakıyordu. Sinir bozucuydu… Sonra… Sanki sıkıldı benden ve patilerinin ıslanmasından çekinircesine eğreti adımlar atarak usulca caddenin karşısına doğru süzüldü. Elektrik direğinin altında durdu. Karşıdaki sokağın karanlığına baktı bir süre. Birden fırladı ve
sokağın içinde kayboldu. Kopkoyu, karanlık bir kuyu gibiydi orası, düşer gibi girdi karanlığın içine kedi. Ya da… Belki de o, içip bitirdi sokağın bütün karanlığını.”